Geçmişten Günümüze 5 Farklı Mumyalama Çeşidi - HAKKINDA TV
Geçmişten Günümüze 5 Farklı Mumyalama Çeşidi - HAKKINDA TV
Günümüzde mumyalar Antik Mısır ile özdeşleşmiş olsa da,
aslında dünyanın çeşitli yerlerinden farklı kültürler, cesetlerin bozulmaması
için birçok farklı yöntem kullanıyordu.
1- Bataklık Mumyaları
Binlerce yıl önce İrlanda ve Avrupa’nın çeşitli
bölgelerindeki bataklıklara atılan ölüler, bu bataklıklarda son derece iyi
şekilde korunarak günümüze kadar geldi. Bataklıklarda çok az oksijen olması,
cesetleri çürüten bakterilerin gelmesini engelliyor ve cesetlerin çok uzun süre
boyunca sağlam kalmalarına yol açıyor.
En son İrlanda bataklık mumyası 2011 yılında keşfedildi. En eski bataklık
mumyası ise 4 bin yaşında, yani Mısır kralı Tutankamon’dan 500 yıl daha yaşlı.
2-Mısır Mumyaları
Mısırlılar genelde 70 gün süren bir süreçle
mumyalanıyorlardı. Rahipler cesedin beynini sıvılaştırıyor ve burundan
akıtıyordu. Tüm iç organlar çıkarılıyor ve kalp dışında hepsi ayrı şişelere
konuluyordu. Kalp yerinde bırakılıyordu çünkü Mısırlılar kalbin insanın var
oluşu ve aklı için esas olduğuna inanıyorlardı.
Ardından beden natron (doğal sodyum karbonat) denilen bir
tür tuzla kurutuluyor ve yüzlerce metre beze sarılıyordu. Artık tamamen
mumyalanan beden, kişinin öteki dünyada ihtiyacı olabilecek yiyecek ve
tılsımların resimleri veya modelleriyle birlikte mezara gömülüyordu.
Mısırlılar mumyalanmış bedenin ruhun evi olduğuna
inanıyorlardı. İnanışa göre beden yok olursa ruh yolunu şaşırırdı.
3-Kendi Kendini Mumyalama
Bazıları ise cenazecilere güvenmeyip kendi kendini
mumyalamayı seçiyordu. Bu ölümcül ve korkunç uygulama Japonya, Çin ve Hindistan’daki
Budist rahipler tarafından yapılıyordu. Bazıları sonucun kendilerine özel
güçler vereceğine inanıyordu, bazıları da bir gün gelip uykudan uyanır gibi
uyanacaklarını düşünüyordu.
Kendi kendine mumyalamayı seçen rahipler üç yıl boyunca
sadece yemiş ve tohumdan oluşan bir beslenme uyguluyor, ondan sonraki üç yıl
boyunca da sadece ağaç kabuğu ve kök yiyorlardı. Amaç bedenlerindeki yağın
tamamını yok etmekti, böylece ölümden sonra bakterilere daha az yiyecek şey
kalacaktı.
Rahipler daha sonra, sürekli kusmaya yol açarak bedende
kalan sıvının tamamen tükenmesini sağlayan zehirli bir çay içiyorlardı.
Bedenlerinde su olmaması ve damarlarında dolaşan zehir de yine bakterinin
ölümden sonra bedeni çürütmesini zorlaştıracaktı.
Son yaklaştığında, yanlarında sadece bir hava borusu ve
çıngırakla mezara giriyorlardı. Meditasyon yapıyor, her gün çıngırağı
sallayarak dışarıdakilere hâlâ yaşadıklarını haber veriyorlardı. Çıngırağın
sustuğu noktada hava borusu çıkarılıyor ve mezar kapatılıyordu.
Bilim insanları hâlâ bu mumyalardan bulmaya devam ediyor, en
az 24 tanesi ortaya çıkarılmış durumda. 2015 yılında, kendi kendini mumyalamış
bir Budist rahibin ölüsü Çin’deki bir Buda heykelinin içinde bulundu.
4-Dünyanın En Eski Mumyaları
Şili’deki Chinchorro mumyaları dünyanın bilinçli yapılmış en
eski mumyaları. Chinchorrolar, şimdiki güney Peru ve kuzey Şili sahillerinde
9.000 yıl önce yaşamış olan balıkçı bir halktı.
Arica ve Cobija kentleri arasındaki bu mezarlıkta “Siyah
Mumyalar” olarak bilinen insan cesetleri binlerce yıl boyunca saklı kalmış.
Siyah Mumyalar’a isimleri, bedenlerini kaplayan demir benzeri siyah manganez
metali nedeniyle verilmiş.
Siyah Mumya yapmak için ölünün kafa, kol ve bacaklarını
kesip organlarını ve etini çıkarıyor, kafatasında bir delik açarak beyni
boşaltıyorlardı.
1995 yılında yayımlanan bir araştırmaya göre, ölünün derisi
tıpkı bir çorabı çıkarıp giyermiş gibi sıyrılıp sonra bedene yeniden
geçiriliyordu. İşlem, kadavranın kuruması için göğüs boşluğuna sıcak kömür
doldurularak bitiriliyordu.Ardından bedeni çubuklar ve hayvan kılıyla yeniden
inşa ediyor ve beyaz kül kaplıyorlardı. En son bir dokunuş olarak kafatasına
kısa siyah bir tutam saç ekliyor ve bedeni manganez ile siyaha boyuyorlardı.
5-Günümüz Mumyaları
Atalarını köylerinin üst kesimlerindeki mağarasına geri
taşıyan bir aile. Papua Yeni Gine’de mumyalanmış aile üyeleri sıklıkla toplum
içinde yer alıyor ve köydeki kutlamalara dahil ediliyor.
Yeni Gine’deki bazı köylüler günümüzde hala atalarını
mumyalıyor.
Ölüler bir kulübeye konularak iç organlar kuruyana kadar
tütsüleniyor. Ardından, yapısal bütünlüğün korunması için kırmızı kille
kaplanıp ormanda bir tapınağa götürülüyor. Cesetler kutlamalar sırasında
tapınaktan getiriliyor ve yakınları atalarına danışmak için mumyaları ziyaret
ediyor.
Papua Yeni Gine mumyaları, ilk kez İngiliz kaşif Charles
Higgins tarafından 1907 yılında belgelenmişti. 1950’lerde gezgin misyonerler bu
uygulamayı engellemeye çalışmışlardı ama ölen saygın ataların tütsülendiği
köyler hâlâ var.
Yorumlar
Yorum Gönder