Türkiye Paranormal Olayların Yaşandığı Mekanlar - HAKKINDA TV
Türkiye Paranormal Olayların Yaşandığı Mekanlar
1. Molla Zeyrek Camii
Molla Zeyrek Camii
İstanbul Fatih'te bulunan Molla Zeyrek Camii, İstanbul
fethedildikten sonra bir kilisenin camiye çevrilmesiyle ortaya çıkmış. Caminin
şimdilerde park alanı olan arazisine bakan sokakla ilgili pek çok ürpertici
söylenti mevcut. Bölgede yaşayan insanlar, park alanının öncelerde bir ahır
bölgesi olduğunu söylüyor. Ahırın içinde ürkütücü bir kuyu varmış, altında ise
bir mahzen olduğu iddia ediliyor. Ahıra hayvanlarını bırakanlar akşamları oraya
gitmekten korkarlarmış, bunun nedeni ise çığlık sesleri duymalarıymış. Ahırın
altındaki mahzenlerin derin bir tünele ev sahipliği yaptığı söylentileri de
varmış. Günümüzde park olan bölgeden hala çığlık sesleri duyduklarını
söyleyenler var.
2. Issız Cuma Mezarlığı
Issız Cuma Mezarlığı
Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı Seyvan ve Çakıroba
Köyleri arasında bulunan ‘Issız Cuma’ cami mezarlığında yaşandığı söylenen sır
dolu olaylar tüyler ürperten cinsten. 1335 yılında yapılan caminin etrafında
başka bir yapı bulunmadığı için 'ıssız' adı verilmiş. Cami avlusunda bulunan
mezarlık ise 680 yıllık.
Mezarlığa defnedilen bir anne ve bebeğinin birbirinden ayrı
yapılan mezarları, tanıklara göre her seferinde yeniden birleşmiş. 52 yıl önce
bir kız bebek dünyaya getiren Hatice E., doğumun ardından kısa süre sonra
hayatını kaybeder. ‘Ayşe’ adı verilen minik bebek de doğumdan 20 gün sonra
hayata gözlerini yumar. Ayşe bebek, annesinin bulunduğu mezarlığa defnedilir.
Birkaç gün sonra ziyarete giden yakınları, iki mezarın birbirine birleştiğini
görünce şok olur.Mezarları ayıran aile fertleri, bir sonraki ziyarette
mezarların tekrar birleştiğini görür. Bu olay birkaç kez tekrarlandıktan sonra,
yakınları anne ve kızın mezarlarını olduğu şekilde bırakmaya karar verirler.
Mezarlığı ziyaret edenler de bu ilginç olay karşısında şaşkına dönüyor. Bu
olay, Siccin 2 adlı filme de konu edilmişti.
3. Yusuf Ziya Paşa Köşkü
Yusuf Ziya Paşa Köşkü
Başyaverliğinin yanı sıra çok zengin bir tüccar olan Yusuf
Ziya Paşa, Rumelihisarı'na masallardaki şatolara benzer bir köşk yaptırmak
ister.
Söylentiye göre o kadar kıskançtır ki güzel karısını
kimseler görsün istemiyordur. Bu köşk aynı zamanda eşinin güzelliğine yakışır
derecede olmalıydı. 1910'da başlayan inşaat
I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ve Yusuf Ziya Paşa'nın ekonomik
sıkıntıya düşmesinden dolayı bitirilemez.
Eşi de ona ihanet edince kalbi kırılır ve köşkün
tamamlanmasını hiç istemez.
Yıllar boyunca köşkün çevresinde yaşayan insanlar köşkün boş
katlarında geceleri uzun saçlı genç bir kadının gezindiğini belirtmişler.
1990'lı yıllarda ise köşkün inşaatında çalışan işçiler aynalarda eski
elbiselere bürünmüş bir kadın hayaleti gördüklerini, hatta piyano çaldığını işittiklerini
iddia etmişlerdir.
Şimdilerde ise müze olarak kullanılıyor ve hala perili köşk
olarak anılmakta.
4. 129 No'lu Apartman
129 No'lu Apartman
İddiaya göre 2009 yılında meydana gelen olayda ODTÜ'de
okuyan iki kız öğrenci, gece yarısı 01:00 sularında mumlarla bir takım satanist
ayinler yaparlar. 129 no'lu apartmanın en üst katında kalan öğrenciler o gece
dairelerinde gizemli bir şekilde ölürler. Apartman sakinlerine göre öldükleri
gece şiddetli bir deprem olmuştur ve tüm apartmanda eşyalar sağa sola savrulup
camlar kırılmıştır. Bu olay üzerine apartman anında terk edilir. Daha sonra ise
içeri girme cesaretinde bulunanlar, tarif etmesi zor kokular duyduklarını ve
camların kendi kendilerine kırıldığını gördüklerini söylerler.
5. Malatya'nın Arguvan ilçesine bağlı Kızık köyü
Malatya'nın Arguvan ilçesine bağlı Kızık köyü
Kızık köyü sakinleri, kutsal olarak gördükleri balıklar için
kurban kesiyor, öldüklerinde de dualar eşliğinde köy mezarlığında toprağa
veriyor. Evet yanlış okumadınız, balık için kurban kesiliyor ve o balıklar
öldüklerinde törenle toprağa veriliyor. 700 yıl önce kurulan köyün içme su
kaynağının bulunduğu yerde yapılan havuzlarda beslenen balıklardan 'hastalara
şifa, çocuğu olmayanlara da çocuk' dileğinde bulunuluyor.
Balıkların kutsal kabul edilmesinin hikayesi de ilginç:
"Zamanında, köy muhtarı içme suyu olarak da kullanılan kaynaktaki
balıkları alıp dışarı atmış. Ondan sonra muhtarın oğlu, kızı, hanımı ve kendisi
bir yıl içinde vefat etmiş ve ailesinden kimse kalmamış. Bu olaydan sonra
balıklar tekrar türemişler. Böylece zamanla gizemine inanan köy halkı için
balıklar kutsal olmuş.
6. Cemil Molla Köşkü
Cemil Molla Köşkü
Kuzguncuk'tan Beylerbeyi'ne doğru gittiyseniz tünele
girmeden hemen önce sağda kalan bir beyaz yapı dikkatinizi çekmiştir. O beyaz
yapı Cemil Molla Köşkü'nün restore edilmiş hali. Oldukça büyüleyici duran yapı,
eskiden de oldukça büyüleyiciymiş; ancak biraz daha farklı anlamda. Nitekim
eskiden insanlar yanından arabayla geçmeye bile korkarlarmış. Mahmud Cemil
Efendi tarafından 1885'te yaptırılan 130 yıllık bu köşk, yıllarca restore edilmedi. Bunun nedeni olarak köşkün perili olduğu,
gelen işçilerin birkaç güne kalmadan işi bırakıp kaçtıkları gösterilmiş.
7. Sakarya'daki Büyülü Köy
Sakarya'daki Büyülü Köy
1921 yılında Sakarya'da yaşanan hikayeye göre bir köyde
açıklanamayan olaylar başlayınca köyün 117 hanesi köyden kaçar. İddiaya göre
köyü cinÎ varlıklar basmıştır. Sebebi ise Arapçada 'savunucu' anlamına gelen
azem büyüsünün yapılmış olmasıdır. Söz konusu hikaye Azem adlı filme de konu
edilmiştir.
8. Cevahir Bedesteni
Cevahir Bedesteni
Kapalıçarşı, gün içinde binlerce turisti ağırlıyor.
Konumuzla asıl ilgili olan bir diğer özelliği ise, ezoterik tarikat üyelerinin
zaman zaman buraya geldiklerinin iddia edilmesi. Çünkü tarikat üyelerinin
inancına göre, “Cevahir Bedesteni”ndeki bir nokta farklı bir zaman boyutuna
açılıyormuş. İddiaların inanılırlığı bu tip olaylara bakış açınıza göre
değişiyor pek tabii.
9. Havran'daki Esrarengiz Mağara
Havran'daki Esrarengiz Mağara
Bu mağara ülkemizin en ürkütücü hikayelerine konu olan yerlerinden biri. Büyüklüğüyle dikkat çeken mağaranın etrafının insan kemikleriyle dolu olduğu söyleniyor. Giren koyunlar bir daha çıkmıyor, koyununun peşine giden çoban olursa ondan da haber alınamıyormuş. Eğmir, Dereören ve Hallaçlar köylüleri, Madra Dağı eteklerinde Kaya Tepe diye anılan bölgede bulunan mağaraların esrarengiz olduğunu, hayvanlarını otlatırken bile mağaraların bulunduğu bölgeden geçmediklerini söylemiş. İçeride ne olduğu tam bir muamma.
10. Tezveren Baba Türbesi
Tezveren Baba Türbesi
Dolapdere civarında bulunan
Tezveren Baba Türbesi, en esrarengiz mekanlardan biri. Tezveren Baba ise
Osmanlı devleti zamanında şehit düşmüş biri. Rivayete göre Tezveren Baba’nın
ayakları yokmuş ve takunyaları eline takıp dolaşırmış. Anlatılan efsanelere
göre, türbenin içerisinden bu takunyaların tıkırtıları duyulurmuş. Hatta
türbede görevli olan Veda Pehlivan’ın anneannesi hayattayken kendisini direkt
olarak gördüğünü söylermiş. Günümüzde ziyaretçiler yanlarında takunya
getiriyorlar çünkü Tezveren Baba’nın ibrikle abdest aldığına inanılıyor.
11. Harput
Harput
Elazığ yakınlarında M.Ö. 2000
yıllarından kalıntılar bulunan antik kent Harput'ta Kamos adındaki kötücül bir
varlığın yaşadığına inanılıyor.
Söylentiye göre tıpkı karabasan
hikayesi gibi yalnız başına uyuyan insanların üzerine bütün ağırlığı ile çöker,
onların çarpılmalarına bazen de ölmelerine sebep olabilirmiş. Uykuyla uyanıklık
arasında olan insan onu hisseder ama kurtulmak için hareket edemezmiş.
Geceleri dolaşan bu yaratık
anlatımlara göre bazen iri yarı, bazen de cüce görünüşlüdür. Başında daima bir
börk (hayvan postundan yapılan başlık) taşır. Bir insan bu börkü kapmayı
başarırsa elinde börk büyüklüğünde altın kalacağına inanılır. Zaman zaman kara
kedi şeklinde de görülebilen kamosun bastığı kişi, kanının çekilip damarlarının
kuruduğunu sanırmış.
12. Büyükada’da Alman bir askere
ait olan terk edilmiş ev
Büyükada’da Alman bir askere ait olan terk edilmiş ev
Büyükada'nın tepelerine, çok
ıssız bir yere inşa edilmiş olan ve Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunda
görev yapmış olan bir Alman askerine ait olduğuna inanılan bir ev, perili
olmasıyla ün yapmış durumda. Yokuştan yukarıya yapılan bir fayton yolculuğunun
ardından korulukların içerisinde oldukça uzun bir yol yürüyüp tepeye
ulaştığınızda, harabe hâline gelmiş kalıntılar, garip bir bahçe kapısı ve
ayakta kalan bir enkaz çıkıyor adeta karşınıza. Adada yaşayan insanlar evin
perili ve lanetli olduğuna inandıkları için yıllardır mekana yaklaşmıyorlarmış
bile, özellikle geceleri evin yakınlarına gitmek adeta yürek istiyor.
13. Yedikule Zindanları
Yedikule Zindanları
Bilindiği gibi Yedi Kule
Zindanları 390 yılında İmparator I. Theodosius tarafından inşa edilmiştir.
Yerli ve yabancı esirlerin hapsedildiği bir yapı olan zindanlar hakkında o
yıllardan bu yana anlatılan bir hikaye mevcuttur.
Geçmiş zamanda zindanlara
hapsedilen önemli esirler arasında bir pagan da bulunmaktaymış. Fakat herkes
onun Avrupa devletlerinde üst düzey devlet görevlisi ya da casus olduğunu
düşünüyormuş. Ve bu yüzden ona türlü işkenceler yaparak konuşturmaya
çalışıyorlarmış. Pagan ise bedenini acıya karşı eğitmiş olduğundan acı
hissetmiyormuş. Ve haliyle de ne işkencecilerin istediği itirafları yapıyor ne
de acı çektiğini belirten çığlıklar atıyormuş. Her geçen gün dozu artan
işkenceye fazla dayanamayan pagan ölmeden önce Latince'ye benzer kelimeler
fısıldayarak bir şeyler söylemiş ve öldüğü anda cesedi eriyip gitmiş.
Haberi kulaktan kulağa yayılan
paganın zindanda bulunan bütün insanları lanetlediğine inanılıyor. O zamandan
beri Yedi Kule Zindanları’nda bazen çığlıkların ve hatta Latince'ye benzer bir
lisanda söylenen sözlerin yankılandığı ve o çığlıkların da ruhları zindanlara
hapsolmuş işkencecilere
ait olduğu söyleniyor.
14. Kastamonu'daki Esrarengiz
Türbe
Kastamonu'daki Esrarengiz Türbe
Bu türbenin hikayesini türbe
üzerinde araştırmalar yapan Güntekin Caymaz adlı bir araştırmacının kendi ağzından
dinleyelim:
“1981 yılındaki Anadolu gezim
sırasında Kastamonu yakınlarındaki bir türbenin öyküsü dikkatimi çekti.
Türbenin yakınındaki gecekondulara yol açmak için bir buldozer getirtmişler.
‘Türbeyi yıkıp başka bir yere daha iyisini yaparız’ demişler. Buldozerin
türbeye her yaklaşışında motor durmuş. Aracı bir türlü çalıştıramamışlar.
Ardından insan gücünü denemişler. Kazmalarla işe girişmişler. Kazmalar toprağa
saplanıp kalmış. Bir türlü çıkarılamamış. zorlayınca da sapları kırılmış.
Türbenin civarında geceleri garip ışıklar görülüyormuş. Korkmuşlar ve işi
bırakmışlar…
Ben inançlı biri olduğum için
gidip orayı ziyaret ettim. Dua okudum. Niyetim türbenin fotoğraflarını
çekmekti. Birçok fotoğraf çektim. Bir de kendimi türbenin önünde çekeyim dedim.
Ankara’ya döndüğümde çektiğim fotoğraf film banyo edildi. Hayretle gördüm ki
kendimi çektiğim fotoğrafta çevremde yaygın bir ışık alanı oluşmuştu (1 no’lu
fotoğraf). İkinci gidişimde de aynı durumu yaşadım, hala bilimsel açıklamasını
bulamadım."
15. İncirli Caddesindeki Tarihi
Ahşap Ev
İncirli Caddesindeki Tarihi Ahşap Ev
İstanbul İncirli caddesindeki bu
tarihi ahşap evde 70'li yıllardan beri gizemli olayların yaşandığına dair bir
efsane var. Mahalle sakinleri arasında bu efsaneyi duymayan kalmamış. İddiaya
göre ev beş saniyeliğine ortadan kaybolup tekrar geri geliyormuş. Bazıları bu
olaya tanıklık ettiklerini söylese de çoğuna göre asılsız bir iddiadan ibaret.
16. Davutlu Köyü
Davutlu Köyü
Kırklareli'nin Lüleburgaz
ilçesine bağlı Davutlu köyünde yaşandığı iddia edilen Karadedeler olayını duymuş
olmanız kuvvetle muhtemel. Söylentiye göre, 1989 yılının bir gününde köylüler
hava karardıktan sonra cinî varlıklar görmeye başlarlar. O günden sonra belli
bir süre köy halkı evden
dışarı adımını atmazlar.
Bu olay gazetelerde yayınlanınca
işin aslını öğrenmek için bir gazeteci köye gider. Gazetecei H.B. köylülerle
röportaj yapar, herkes de varlıkları gördüğünü iddia eder. Ancak ne var ki 11
gün boyunca sıradışı bir şeye rastlanmaz. Gazeteci, kamerasını 14 yaşındaki bir
çocuğa bırakıp köyden ayrılır. Paranormal bir şey olursa çocuk kayıt altına
alacaktır.
Üç gün sonra H.B. jandarmalar
tarafından göz altına alınır. Sebebine inanamaz. Köydeki üç ayrı evde yedi kişi
parçalanarak öldürülmüştür, kamerayı verdiği çocuk da dahil. 3 Şubat 1989'da
bir ormanda H.B.'nin giysileri ve not defteri bulunur, kendisinden bir daha
haber alınamaz.
H.B.'yi sorgulayan jandarma ise
yıllar sonra bunalıma girerek intihar eder.
17. Büyükada Rum Yetimhanesi
Büyükada Rum Yetimhanesi
Olay, başından geçen arkadaşın
anlatımıdır.
İstanbul'da yaşarken akrabalarım
veya kız arkadaşım şehir dışından beni ziyarete geldiğinde, eski İstanbul'u
göstermek adına hep Büyükada'ya götürmüşümdür. Çünkü oradaki bozulmamış tarihi
doku, sokaklarda araba olmayışı, hala ulaşımın 1800’lü yıllardaki gibi faytonla
oluşu çok hoşuma
gitmekteydi. Oraya gidenler
bilir, faytonlarda tur seçenekleri vardır. En uzunu büyük turdur. Tüm adayı
baştan sona gezdirir. Neyse bu turda yerleşim yerinden uzaklaşıp adanın arka
tarafından dolaşıldığı için ıssız, ormanlık ve patika bir yoldan gidilmektedir.
Oradan geçerken tepenin üstüne yapılmış, devasa bir ahşap malikane gözüme
ilişmekteydi. Faytoncuya bunun ne olduğunu sorduğumda ise, 'Rum yetimhanesi'
cevabını verdi.
Sonra da binayla ilgili soru
sorduğumda:
"Evin Osmanlı zamanında Rum
Patrikhanesi tarafından yapıldığı, erkek çocuk yetimhanesi olarak kullanıldığı
ve 1960’tan beri kapatılıp kullanılmadığı, oraya ulaşmanın çok zor olduğu,
araba ve fayton yolu olmadığı, 45 dakikalık ormanın içinden yürüme mesafesiyle
ulaşabilmenin mümkün olduğunu” söyledi. Ben de meraklanıp biraz daha sordum.
Dediğine göre kendisi bizzat şahit olmamış ama bazı arkadaşları bazı olaylar
yaşamış. Bazıları macera olsun diye, bazıları meraktan, bazıları da sırf
manzara görüp içmek için oraya gitmiş.Çoğu da özellikle evin içerisindeyken
bahçeden gelen çocuk sesine çok takılmış. Çünkü bu ses o kadar netmiş ki
halüsinasyon olmadığına çoğu yemin ediyor. Eve yol olmadığı için evdeki
eşyaların çoğu çıkartılmamış, mobilyaların çoğu ve yetim olan Rum çocuklarının
kayıt dosyaları, pijama parçaları hala evde durmaktadır. Hatta salonunda bir
piyano bile varmış. Evin dışarısındayken çığlık sesleri akşamları daha belirgin
hale geliyormuş. Bu, ada sakinleri tarafından bilindiği için genelde giden
olmuyormuş. Evin bu denli sıkıntılı olmasının sebebi ise, zamanında yetim
çocukların orada çok zulüm
çektiği, bir dönemde ise binanın bir cephesinde yangın çıkması sonucu evde
oluşan panikte bazı çocukların yanarak öldüğü ama bunlardan en acıklısının
bahçeye çıkan bir çocuğun oradaki kuyuya düşüp sesini kimseye duyuramadan orada
ölüme terkedilmiş olmasıdır.
Özellikle bahçeden gelen çocuk
sesinin sebebi kuyuda ölen çocuk olmasına bağlanıyor.
Adadaki hangi esnafa sormuşsam
hepsi aynı cevabı vermekteydi. Olayı yalanlayan kimse olmadı. Aynı zamanda size
ilginç bir bilgi; bu bina şu an dünyanın en büyük 2. ahşap yapısı. Bir gün
adaya yolunuz düşerse büyük tur yapın ve bu binayı mutlaka görün. Ama tavsiyem
45 dakikalık orman
patikasını kullanıp ta oraya
çıkmayın. Faytoncular bile tavsiye etmiyor yakından görülmesini.
18. Antalya'daki Paranormal
Apartman
Antalya'daki Paranormal Apartman
Antalya'da 16 dairenin bulunduğu
cinli, perili olduğu iddia edilen binadaki daireler ne satılıyor, ne de kiraya
verilebiliyor. Yıllar boyunca merak konusu olan bina kimine göre bir yatır
üzerine yapılmış, kimine göre ise evde yaşayan bir kız cinnet geçirerek
annesini öldürmüştür.
Geçmişte binada oturanlar sabah
uyandıklarında kendilerini banyoda yatar vaziyette buluyor, kapılar pencereler
nedensiz oynuyor ve geceyarısından sonra
garip sesler duyuyorlarmış. Altında bulunan markette çalışanların dediklerine
göre raflardaki ürünler sık sık yer değiştiriyor veya düşüyormuş. Sabah
geldiklerinde depodaki kolileri takla atmış şekilde buluyorlarmış.
Dalga geçmek amaçlı kameraları
eline alıp binayı ziyarete giden gençlerin farkında olmadan yakaladıkları
görüntüler epey ilginç. Videoda
04:03'te sol çatıda bir insan
görünüp kaybolmakta, 04:06'daysa birinci katın penceresinden beyaz bir şey
geçmekte. Video Linki
Asupplaprobwo Jeremy Diaz Crack
YanıtlaSilhighhevagib
demali_e Dave Douglas Avast Internet Security
YanıtlaSilApp Builder 2022.17
AppTrans Pro 2.2.0.20220816
DxO PhotoLab 5.4.0.4765
harebiswi